1943 yılılnda, tam 6 bin tank Kursk önlerinde kapışırken, Hitler de Rusya’daki son kozunu doğru oynamaya çalışıyordu. Hitler’in hesabına göre, bu aynı zamanda Stalingrad’ın da rövanşı olacaktı...
Sadece II. Dünya Savaşı’nın değil, tüm savaş tarihlerinin bu en büyük tank muharebesini, Popüler Tarih okurları, M. Tanju Akad’ın kaleminden okuyacaklar...
Almanlar için 1943 yılı kötü başlamıştı. Stalingrad’ın yası tutuluyordu. Kuşatılan 320 bin kişilik 6. Ordu’dan sadece 25 bin kadar yaralı ve teknisyen tahliye edilebilmiş, hayata kalan 100 bin kişi, 2 Şubat günü teslim olmuştu.
1956 yılına kadar bunların sadece 6 bini esaretten dönebilecekti... Şoku atlatmaya çalışan Almanya’da, büyük anma törenleri yapılmış; yeni bir ‘6. Ordu’ kurulmaya başlanmıştı.
Hitler, Stalingrad’ın intikamını almaya kararlıydı ama olanakları her geçen gün azalıyordu. Afrika’daki son birlikleri 13 Mayıs günü teslim olmuş, inisiyatif müttefiklere geçmişti. Şimdi Atlantik veya Akdeniz’de istedikleri herhangi bir noktaya çıkarma yapabilirlerdi. Mareşallere komuta eden eski ‘onbaşı’ olaylara hâkim olma gücünü yitirmekteydi...
Doğu’daki savaşın üçüncü yılına girilirken, Rusya muharebelerinin genel karakteri iyice anlaşılmıştı: Hücum eden taraf gücünü tüketirken hasmı karşı taarruza geçiyor; bu kez de, onlar ikmal hatlarını aşırı uzattıktan sonra, bir karşı taarruzla durduruluyordu.
Kuzeyde, Leningrad kuşatması devam ediyor; güneyde ise, Kafkasya’da kuşatılmaktan son anda kurtulan Alman orduları Kırım’ı savunmaya hazırlanıyordu.
1942 kışının zaferlerini kazanırken yıpranmış olan Ruslar, bu kez savunmada kalacaklar ve ilk taarruzu Almanlara bırakarak, onların hamlesini bekleyeceklerdi.
Ayrıca, Alman hücumunun bu kez nereden geleceğini de biliyorlardı: Kursk çıkıntısı...
‘Kursk çıkıntısı’ adıyla savaş tarihine geçen bu durum, 1942 kışının sonunda oluşmuştu. Almanlar gücü tükenen Rus taarruzunu durdukları sırada, cephe Orel ile Belgorod arasından uzanan bir üçgen şeklini almıştı. Kendi hatları arasında uzanan bu çıkıntıyı, ikili kıskaç ile kesip içinde kalanları imha etmek, hiçbir askerin kolay kolay karşı duramayacağı bir dürtüydü ve iki taraf da bunu biliyordu...
Savaşta en büyük dezavantaj, karşı tarafın beklediği ve tedbirini aldığı hamleyi yapmaktır. Hitler her şeye rağmen bu hamleyi yapacaktı; çünkü zırhlı birliklerinin daha önce Fransa’da ve Rusya’da defalarca yaptığı gibi, karşı tarafın hatlarını dağıtıp ilerleyebileceğine inanıyordu. Ama hesaba katmadığı bir şey daha vardı: Ruslar artık savaşmayı ve zırhlı birlikleri kullanmayı öğrenmişlerdi...
Almanların en yetenekli mareşali von Manstein, Kursk çıkıntısına Mart ayında, Harkov’daki Rus taarruzunu durdurduktan hemen sonra bir karşı darbe olarak saldırmayı düşünmüştü.
Ancak diğer komutanlardan beklediği desteği alamayınca projeyi rafa kaldırmış ve bu tarihten sonra şiddetle karşı çıkmıştı. Birkaç hafta sonra OKH (Ordu) kurmay başkanı Zeitzler, tekrar gözlerini Kursk çıkıntısına çevirdi; çünkü diğer planlar daha karmaşıktı.
Hitler’e sunduğu planda bu iş için piyade desteğinde on veya on iki zırhlı tümenin yeteceğini ifade ediyordu... Hitler zaman zaman öne çıkan sağduyusu ile bu gücün yetmeyeceğini ifade edince, Harkov’u beş zırhlı tümenle geri aldıklarını söyledi.
Hitler bunun, savaşa yeni sürülen ‘Kaplan’ ve ‘Panter’ ağır tankları sayesinde mümkün olduğunu ve bunların bir taburunun bir zırhlı tümene eşit sayılması gerektiğini belirterek yanıt verdi.
Diktatörün mucize silahlara büyük inancı vardı; savaşın sonuna kadar, bunların kaderini değiştirebileceğini düşündü.
Ne var ki, teknik sorunları tam olarak çözülmemiş olan bu tanklar, çok az sayıda üretiliyordu. Nisanda sadece 130 adedi hazırdı ve Mayıs sonuna kadar bu sayı 324’e çıkabilecekti.
Bu sırada OKW (Silahlı Kuvvetler) kurmay başkanı Jodl ile Zeitzler arasındaki tartışma, durumu karmaşıklaştırdı. Jodl doğuda savunmada kalınmasını; çünkü müttefik taarruzlarına karşı bir stratejik ihtiyat ayrılması gerektiğini ve bu kuvvetlerin riske atılmamasının önemli olduğunu ileri sürmekteydi.
Zırhlı birliklerin büyük komutanı Guderian ile Merkez Ordular Grubu komutanı Kluge da anlaşmazlık içerisindeydiler. Guderian bu taarruzu gereksiz ve riskli bulurken; Kluge, belki de ona inat, bu harekâtı istiyordu...
Son karar her zaman olduğu gibi, Hitler’e aitti; ama o da tereddüt ediyor, tank sayılarını gözden geçiriyordu. Bu tereddüt, Ruslara son derece kıymetli bir zaman kazandırmaktaydı.
Eğer taarruz Nisan ayında yapılsaydı, en az yüzde 50 başarı şansı vardı. Ama önce kararsızlık, sonra da tankların beklenmesi, başarı şansını giderek azaltmaktaydı.
Muharebe başlayıncaya kadar, Almanların 2 bin 700 tankına karşı, Ruslar 3 bin 500’den fazla tank hazırlamışlar ve buna ek olarak muazzam bir topçu yığınağını yapmışlardı.
Altı bini 76.2 mm’lik tanksavar topu ve 920 adedi Katyuşa çoklu roket atıcısı olan 20 bin top, 32 kilometre derinliğindeki mevzilere yerleştirilmekteydi.
Savunma, her biri ortalama 4 km derinlemesine tahkimata sahip ve art arda gelen 6 kuşak halinde tertiplenmişti. Hitler’in ağır tankları artırmak için taarruzu geciktirdiği her saat, Ruslara yarıyordu.
1943 Haziran başlarında Rus hazırlıkları Alman komutanlığını telaşa düşürdü. Ağır tank sayısını artırmak için üç hafta daha beklemeye karar verdiler. Zırhlı tümen sayısını ise 17’ye çıkardılar ki, bunu yapmak için, bütün diğer cephelerden kuvvet çekmişler ve hepsini zayıflatmayı göze almışlardı.
Almanlar ‘Zitadelle’ adı verilen harekâtı geciktirdikçe, Ruslar çalışıyor, hem sayı hem de silah üstünlüğü sağlıyorlardı.
Rus T-34 tankları, az sayıdaki Kaplan ve Panter dışında, tüm Alman tanklarından daha üstündü. Ayrıca birliklerini muharebeye hazırlamak için bol vakit bulmuşlar ve her ihtimalin provasını defalarca yapmışlardı.
Böylece, dev bir yığınak tarihin en büyük tank muharebesini yapmak üzere yüz küsur kilometrelik bir cephede yoğunlaşmıştı.
Güneyden taarruz edecek olan 4. Zırhlı Ordu’nun komutanı Hoth, Alman ordusunda o güne kadar bir komutana verilen en büyük güce sahipti. 50 kilometrelik bir hücum cephesi için, emrine Almanya’nın en iyi 9 tümeni verilmişti: 3. Panzer, Gross Deutschland, 11. Panzer, SS Leibstandarde, SS Das Reich, SS Totenkopf, 6. Panzer, 19. Panzer ve 7. Panzer tümenleri.
Haziran’ın son günlerinde, cepheye büyük bir sessizlik hâkimdi. Komutanlar son keşiflerini yaparken askerler kadere boyun eğmiş, bekliyorlardı. 2 Temmuz günü Rus komutanlığı, Alman hücumunun ayın 3’ü ile 6’sı arasında her an başlayabileceğini duyurdu.
3-4 Temmuz gecesi, Alman birliklerinden kaçan bir Çek, tüm birliklere şnaps ve beş günlük kumanya dağıtıldığını söyledi. ‘Lucy’ adlı casus şebekesinden de aynı bilgiyi alan Rus komutanı Vatutin, hücumun her an gelebileceğini düşünerek, 5 Temmuz sabahı, tespit edilen Alman toplanma noktalarına dört saat süren bir topçu ateşiyle muharebeyi başlattı.
Bu bombardımanda sadece orta topçusunu kullanmış, tanksavarlara ateşe karışmamaları ve mevzilerini belli etmemeleri için kesin talimat vermişti.
Hoth’un askerleri bombardıman altında hücum saatini beklerken, Hitler’in özel bir mesajı dağıtılıyordu: “Alman askerleri, hazırlandığınız hücum tüm savaşın kaderini tayin edecek kadar önemlidir. Zaferiniz tüm dünyaya, Alman askerine direnmenin umutsuz bir iş olduğunu gösterecektir.”
5 Temmuz gününün ilk saatleri topçu bombardımanları ve uçak hücumları ile devam etti.
Nihayet saat 14.00’te, 2 bin Alman tankı saklandıkları çukurlardan çıkarak yukarı Donetz vadisinin mısır tarlaları arasında ilerlemeye başladı. Ancak derhal mayın tarlaları arasına girerek kayıp vermeye başladılar.
Ayrıca Rus tanksavarları ölümcül bir ateş açarken, pusuda bekleyen tank imha mangaları da işlerini yapmaya başladılar.
Alman tankları normalde yaralanan tanklardaki arkadaşlarını korur ve onlar emniyete alındıktan sonra ilerlerdi. Yaralı tankların bir kısmı sahra atölyelerinde tamir edilip tekrar savaşa sokulurdu. Bu kez, yaralılara aldırmadan ilerlemeleri emredilmişti. Böylece tek başlarına kalan Alman tankları tekrar ateş altına alınarak tümüyle imha edildiler.
Alman kolları en önde ağır Kaplan tankları, yanlarında ise Panter ve Pz.IV’lerin bulunduğu kamalar halinde ilerliyordu. Tankların hemen gerisinden tanksavarlarla muharebe etmek için, hafif silahlı piyade geliyor; kamanın tabanında ise, havanlar ve ağır piyade bulunuyordu.
Rusların derinlemesine hazırladığı siperler ve mayın hatları bu düzeni bozdu. Kaplan tankları desteklerinden koparak ilerleyince tecrit oldular ve piyade onları korumak için gece saatlerinde çatışarak ilerlemek zorunda kaldı.
6 Temmuz sabahı, yanan tanklar, tutuşan mısır tarlaları, dumanı tüten köyler, düşen uçaklar ve top patlamaları ile, cehennem manzarası bütün dehşetiyle ortaya çıktı.
Almanlar büyük bir gayretle Rusların ön savunma hatlarını ele geçirdiler; ama ikinci ve ana muharebe hattının önünde takılıp kaldılar. Kıskacın kuzey ucunda Rokossovsky’nin ordusuna hücum eden Model’in 9. Zırhlı Ordusu’nun 90 ağır tankı, Rus ateşinden etkilenmeden önden ilerledi; ama bunlar siperdeki piyadelere bir şey yapamıyorlardı. Refakatçilerinden kopunca tek tek yakıldılar.
Güneyden ilerleyen Hoth’un güçlü SS ve panzer tümenleri ise, 7 gün 7 gece savaştıktan sonra, 25 km kadar ilerlemişlerdi.
12 Temmuz günü, ellerinde kalan 600 tank ile bir ölüm sürüşüne geçmeye karar verdiler. Rus çıkıntısını dibinden budayıp geçecekler veya bütün bu fedakârlıklar boşa gidecekti.
Bunu bekleyen Ruslar, büyük bir tank kuvvetine sahip olan Rotmistrov komutasındaki 5. Tank Ordusu’nu ileri sürdüler. İki zırhlı ordu öğleden önce tam kafaya kafaya çarpıştılar.
Taze Rus kuvvetleri cephanesi ve yakıtı azalmış yorgun Alman tanklarını dağıtarak ilerlediler. O anlarda, aynı sahada çarpışan iki bine yakın tank vardı. Almanlar istirahate çektikleri yorgun birlikleri, dinlendirmeden tekrar savaşa sürmek zorunda kaldılar.
Akşam güneş batarken, Sovyet ordusu muharebe alanının hâkimi olmuştu...
Hitler ertesi gün komutanlarına bir mesaj göndererek Zitadelle Harekâtı’na son verdiğini söyledi.
Müttefikler Sicilya’ya çıkmışlardı ve İtalya’nın savaştan çekilme ihtimali vardı. Almanlar yavaş yavaş çıkış hatlarına döndüler. Muharebe alanına hâkim olan Ruslar, hasarlı tankları sahra tamirhanelerinde hazırlayıp hızla birliklere dağıtırken, Alman tümenleri kayıplarını karşılayamadılar. Personel kayıpları da karşılanamadı.
Örneğin, Zitadelle’i izleyen günlerde, Manstein 133 bin asker kaybına karşı, sadece 33 bin personel takviyesi aldı. Bu arada Ruslar düşmanlarını dağınık tutmak için, cephenin birçok bölgesinde küçük hücumlar yaparken, Almanlar bazı birlikleri de İtalya’daki kriz için çekmek zorunda kaldılar...
Böylece her noktada zayıf düşerek geri çekilmeye başladılar. Bu çekilme, 22 ay sonra Berlin’de sona erecekti.
Zitadelle ile, Hitler stratejik ihtiyatını boş yere harcamış oldu. Bu nedenle Rus ilerlemesine karşı hiçbir zaman etkili bir karşı saldırı düzenleyemedi. Hareket gücünü yitiren Alman birlikleri, kuşatılıp imha edilmeye başlandı.
Zafer umudu yitirildikçe, Hitler aleyhine komplolar gelişti. Bir yıl içerisinde altı suikast girişimi sonuçsuz kaldı. Nihayet 20 Temmuz 1944 günü Stauffenberg tarafından karargâhında patlatılan bomba ile, Hitler yaralandı.
Ordu ile Hitler arasındaki ilişkiler daha da gerginleşti. Bu gerginlik Alman savaş yönetiminin giderek daha fazla hata yapmasına neden oldu. Bin yıllık olduğu söylenen III. Reich’ın, 12. ve son yılında katliamlar bombaların gürültüsüne karışarak sürdü.
http://www.populertarih.com.tr/dergioku.php?haberid=320